Bilinçsiz Silahlanmanın Etkileri ve Ortak Mücadele Paneli

 
İstanbul Barosu Bireysel Silahlanmaya Karşı Çalışma Grubu
 
20 Kasım 2000
İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi
 
PANELİST
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni  

 
Umut Onurlu Önderler Vakfı, 1993 yılında oğlum Umut’un öldürülmesi olayından sonra kaybettiğimiz evlatlarımızın anısını yaşatmak, acımızı ve edindiklerimizi topluma yararlı hale getirmek amacıyla kuruldu.
 
Umut Vakfının amacı, geleceğin teminatı olan gençlerimize Atatürk’ün izinde önderlik yapacak kişilik ve beceriler kazandırarak, onları ülkemizin gelişmesine yardımcı ve insanlığa yararlı bireyler olarak yetiştirmek; kişilere hukukun üstünlüğünü benimsetip uygulamasında katkıda bulunmalarını sağlamak; önderimiz Atatürk’ün “Yurt’ta Sulh, Cihanda Sulh” anlayışından yola çıkarak, uyuşmazlıkların çözülmesinde barışçıl yolları seçmeyi yeğletmek; bu bağlamda uzlaşma ve (barışı sürdürme ve geliştirme) becerilerini bireylere öğretip benimsetmektir.
 
Umut Vakfı Logosu Martılardır. Bilindiği gibi barışın simgesi güvercindir. Barış fikrinin bu kadar başat olduğu vakfımız amacının sadece barışı sağlamak değil, barışa kavuşmak yanında, barışı devamlı kılmak, en önemlisi barış içinde gelişmeyi sağlamaktır. Martı, özgür seçeneklerin sorumluluğunu taşımak, kendi geleceğinin mimarı olmak yanında, uyanışın, tekdüzelikten kurtuluşun, değişimin, barış ve beraberlik içersinde gelişme başarısını vurgular. Martı beyazlığı ile saflığı, masum olmanın ve iyimserliğin simgesi kendini gerçekleştirme, kendine güvenme coşkusununun simgesi ve yükselişin sınırsızlığını deneyen dört martı. Çabamız bu beklentileri uçan martılarla tüm gençliğe yaymak, benimsetmek, gençlerin dünyanın umudu olması.
 
Umut Vakfı barışa, uzlaşmaya katkıda bulunmuş, bunun yanında barışçıl uzlaşma yöntemlerinin sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da ve Ortadoğu’da tanıtılmasının ve öğretilip uygulanmasının öncüsü olmuştur.
 
Bu etkinliklerimizden, 
• Barış Uzlaşma Bilimi ve Sanatı Avrupa Konferansı etkinlikleri (Türkiye, İspanya, Bulgaristan), 
• Balkanlarda Ulusal, Bölgesel ve Uluslararası yeniden uyum eğilimleri konferansı (İstanbul), Barış Uzlaşma Bilimi ve Sanatı Balkan Konferansı, 
• Hukukla İlintili Eğitim Balkan Projesi, Balkanlarda Öteki İmgesi Projesi, 
• Bugünün Okulunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Demokrasi Konulu Uluslararası Konferansı (Bulgaristan), 
• Medya ve Öteki İmgesinin Güneydoğu Avrupa’da iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmesi ya da engellenmesi Projesi, 
• Yurttaşlık Eğitimi (iki kere Bulgaristan), 
• Balkan Münazara Forumu (Bulgaristan, iki kere Romanya), 
• Hukukla İlintili Eğitim 1. Balkan Konferansı (Ankara), 
• Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’de Yurttaşlar Düzeyinde Barış İçin Çalışma Grubu Toplantısı (İsviçre), 
• Sivil Toplum Kuruluşları Bölgesel Konferansı (Kıbrıs), 
• 1.Türk – Yunan Öğrenci Semineri (İstanbul), 
• Royaumont Süreci Selanik Konferansı (Selanik), 
• Orta Doğu Medya Konferansı : Barış Ortamına Doğru (Ankara), 
• Çevresel Anlaşmazlıkların Giderilmesi Konferansı (Antalya), 
• 1. Uzlaşma ve Demokrasi Eğitim Semineri (Ankara), 
• Önderlik ve Eğitim Semineri (Ankara), 
• Hukuk Devletinin Varlık Koşullarının Sağlanmasına ve Güçlendirilmesine Yönelik Hukukla ilintili Eğitim Semineri (Ankara).
 
Bu toplantılarda müzakerelerin psikolojik boyutu, mahkemelerin yükünü hafifletmede uzlaşma merkezlerinin önemi, demokrası ve uızlaşma, kültürler arası ilişkilerde önyargının eritilmesi ve uzlaşma süreci gibi konular da işlenmiştir. Hukukla İlintili projelerinde de, Hukukun üstünlüğünü ve uyuşmazlıkların şiddet içermeyen yöntemlerle giderilmesini içerir.
 
Türkiye’de yapılan yurttaşlık bilinci eğitimi ise sorumlu yurttaş olma bilincini kazandırmayı amaçlamıştır ve bu konuyla ilgili de öğrencilerin ve eğitimcilerin kullandığı Yurttaş Olmak İçin… isimli kitabı yayınlamış ve okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulmaktadır.
 
Umut Vakfının kurulma nedeni, oğlum Umutun silahla öldrülmesi olayıdır. Bu ülkede her gün onlarca kişi ölüyor, hayatlarını silahla kaybediyor. Silah kullanma bir şiddet aracı ve şiddetin en uç noktasıdır. Silah kullanma ve bulundurma şiddet eğilimini gösteriyor. Şiddet, tanrı vergisi değildir, şiddet öğrenilir. Koşullar uygun olduğunda da ortaya çıkar. Şiddet gibi silah kullanmak da öğrenilmiş bir davranıştır. Bu nedenle Umut Vakfı her yerdeki her düzeydeki ve biçimdeki şiddete kaba kuvvete karşı çıkmak sorunları çözmede barışçıl yöntemlerin yeğlenmesine katkıda bulunmaktadır. Umut Vakfının amaçlarından biri uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik uzlaşma yöntemlerinin öğretmek ve barışın kurulup sürdürülmesine yardımcı olacak bir ortam yaratmaktır.
 
Umut Vakfı kuruluşundan bu yana “Bireysel Silahlanmaya Hayır” başlıklı ödüllü yarışmalar düzenleyerek toplumumuz bireylerin de hızla gelişen bireysel silah bulundurma gereksiniminin nedenlerinin araştırılmasını teşvik etmektedir. Böylece kaba kuvvetin, şiddetin gelişmesini önlemeye yardımcı olarak, hukuk devletinin varlığını güçlendirmeyi amaçlamakta. Yurdumuzda denetimsiz silahlanmanın ürkütücü boyutlara ulaştığını hepimiz gözlüyoruz. Eğlence, kutlama gibi olaylar yanında, her vesilede bilinçsizce silah kullanma yüzünden, onlarca kişinin yaralandığı veya hayatını kaybettiği Türk basının manşetlerinde her zaman yer alıyor. Ve hayatını kaybeden masum insanları artık kanıksadık. Kanıksamak da toplumu daha çok reahvete sokmakta, yalnız toplumu değili devleti de rehavete sokmakta. Bu nedenle biz sivil toplum insanlarına evlerdeki ve bellerdeki bu silahlara ihtiyaç duyulmadan yaşanabilir olduğunu göstermek için büyük görevler düşüyor.
 
Umut Vakfı’nın “Silahın Şakası Yok” sporseverlere çağrısı ve önderliğinde Futbol Federasyonu, Spor Yazarları Derneği, Futbol Hakemleri Derneği, Profesyonel Futbolcular Derneği, Milli Takım ve Spor Klupleri yetkililerinin katkısı ile 15 Kasım 1995 tarihinde yapılan milli maçtan önce “Silahın Şakası Yok” isimli bir kampanya başlatıldı. Her maçta ve yıl boyunca alt yazı olarak “Silahın Şakası Yok” bantımız yayınlandı
 
Topluma kazandırılan bu duyarlılık ile daha önceleri bu tür eylemlere girişenlere küçük para cezaları verilirken, Yargıtay 8’inci Ceza Dairesi’nin Şubat 1996’da oybirliği ile aldığı bir kararla bu suçu işleyenlerin 2 ile 5 yıl arasında hapis cezasıyla yargılanmalarını öngörmüştür. Yargıtay kararının içeriği kısaca şöyledir : Yerleşim alanlarında havaya silah artılması çevre sakinleri ve vatandaşlarda korku, kaygı ve paniğe neden olmaktadır. Bu nedenle bu tür eylemlere girişinlerin Türk Ceza Kanununun 264/7’nci maddesine göre yargılanması ve hüküm kurulması yasaya uygundur.
 
Bu gelişmeler her yönüyle yüreklendirici oldu. Spor camiası ve medyanın hızla Umut Vakf’nın yanında yer alması; uyumsuz davranışlara dikkat çekildiğinde halkımızın buna hemen cevap vermeye başlaması; ve yargı sistemimizin duyarlılığı kıvanç vericidir. Bu da bizlerin, halkımıza ve yargı sistemine olan inancımızı pekiştirmekte, Vakfımızın Türkiye’de hukukun üstünlüğünü geliştirme çabalarına güç katmaktadır. Umut Vakfı’da bu nedenle Bireysel Silahsızlanma Günü Etkinliklerini her yıl yapmaktadır.
 
Her yıl 28 Eylül’de “Bireysel Silahlanmaya Hayır” Ödüllü Yarışmalar düzenledik : 
• 1994 Türkiye’de Bireysel Silahlanmanın Nedenleri (Araştırma, İnceleme Yarışması), 
• 1995 Gençlerde Şiddet ve Silah Kompozisyon Yarışması, 
• 1997 Bireysel Silahsızlanma Ödüllü Silahın Şakası Yok Karikatür Yarışması, 
• 1998’de Bireysel Silahsızlanmada Medyanın Rolü Arama Konferansı, 
• 1999’da Toplumumuzda Bireysel Silahlanmanın Nedenleri ve Sonuçları Paneli, 
• 1999’da Kitle İletişim Araçları ve Felaket Haberlerinin Kamuoyu üzerindeki Etkisi Paneli,
• 1999’da Toplumumuzda Şiddet ve Silah – Bireysel Silahsızlanma Günü Haber ve Fotoğraf Yarışması, 
• 2000’de Medyanın Barışa Katkısı Etkinliği toplumumuza “Sorumlu Yurttaş” bilinci kazandırılması, şiddet ve silaha karşı kamuoyu oluşturulması hedeflenerek yapılan çalışmalarımızdan, 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde bu konuda toplumu olumlu yönde etkileyecek olumlu mesajları veren değerli bireylere ve katılımcılara ödüller verilmiştir.
 
Adam öldürme, yaralama davaları artarken, silah satışları da katlanarak artmakta, bireyler şiddete teşvik edilmektedir.
 
Efendim, Türkiye’de bazı istatistiki bilgilere baktığımızda önümüze korkunç rakamlar çıkmakta.
 
Şöyle ki, 1996 yılı Adalet İstatistikleri’ne göre yüz bin nüfustaki adam öldürme %11 ve müessir fiil %88 artış göstermiştir. İntiharların %21’inde ateşli silah kullanıldığı da görülmektedir. 1992 - 1996 yıllarını kapsayan 5 yıllık sürede 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu’na aykırılıktan açılan kamu davasında %83’lük bir artış görülürken, yüzbin nüfusa oranla bu artış ikiye katlanmış, sanık sayısındaki artış %74 olmuştur. Ateşli silahların suçların işlenmesindeki kullanım oranı da gördüğünüz gibi yükselmektedir.Silah, ayrıca, kesici aletten beş katı daha ölüme sebebiyet vermektedir.
 
Ülkemizde, satılan silah ve tüfek sayısı, son sekiz yılda (1990 - 1997) %358 oranında bir artış göstermiş bu süredeki toplam silah satış miktarı 260.770 olurken, son on yıl (1987 - 1996) içerisinde yalnızca polis bölgesinde ele geçirilen tabanca sayısı 95.114, 1987 yılına göre ele geçirilen tabanca sayısındaki artış oranı maalesef 1996 yılında %612’dir.
 
İççişleri Bakanlığı Asayiş olayları 1997 değerlendirmesine göre 1985 - 1986 yıllarında Ankara yarı açık ceza evinde 234 adam öldürme hükümlüsüne uygulanan anket sonucuna göre ateşli silah kullanım oranı %59’dur. Yine Ceza Mahkemeleri’nde açılan kamu davalarında şiddet ve silah suçlarından yoğunluk gösterenler şöyle :
 
 
         Suç
Adam Öldürme
Taksirli adam öldürme
Müessir fiil
 
 
1987
4.810
13.843    iken
73.839    iken
 
 
1997
6.980
19.942
97.370 yükselmiş.
 
 
Bunlara silahlı soygun, gasp, rehin alma ve bir de intiharları eklersek silah kullanımının ülkemizdeki korkunç boyutundan ürkmemek elde değil. Bir de şiddet suçlarında gençliğin artan payını düşünürsek bu yüreğimizi daha da acıtıyor.
 
Yine Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün istatistik raporunun 1994 ile 1998 yılları aralığına baktığımızda ürkütücü rakamlarla karşılaşıyoruz. Şöyle ki, Türk Ceza Kanunun 448, 445 hükümleri ile düzenlenen adam öldürme fiillerinden açılan dava sayısı 129.477.
 
6136 sayılı ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında kanuna muhalefetten açılan dava sayısı 1994 – 1998 aralığında 132.321. Keza Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına baktığımızda yukarıda belirtilen suçların %80’nin ruhsatsız silahlarla işlenmiş olması içinde bulunduğumuz vehameti açıkça ortaya koymaktadır. Dileğimiz şiddetin değil…
 
Dileğimiz, şiddetin değil, sorunlarını uzlaşmacı yapılarıyla çözüme giden bir topluluk olmamız. O halde uzlaşma kültürünün yüceltildiği bir topluma ulaşabilmek için topluma çok önemli sorumluluk düşüyor. O nedenle de toplumun eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi ön plana çıkıyor.
 
Haklarını, onların içeriğini, kapsamını ve sınırlarını bilen, bunları hukuksal yollarla arayan, koruyan, adalet duygusu ve adalete olan inancı gelişmiş yurttaşlardan oluşan bir toplum “hukuk devleti”ne ulaşma koşullarından biridir. Bunun yanısıra devletin de bireylerin haklarına ve özgürlüklerine kayıtsız kalmadığıi yurttaşların da hukuk devleti idealini benimsediği ve gelişiğ egemen olmasını sağladığı bir şemsiyedir hukuk devleti. Biz maalesef bu tarife uygun bir hukuk devleti değiliz.
 
Sorunları barışçıl yıllarla çözme isteği oluşmalı önce bireylerde. Bireyler de sorunları, barışçıl yollarla çözme isteğini uyandırmamız lazım. Eğer bizler bireylere bu beceriyi kişilerde oluşturabilir ve bu beceriyi onlara kazandırabilirsek, bireyler de bu becerileri ile şiddetin ve aracı olan silah taşımanın ve de kullanımının da gereksizliğini zaman içinde kazanabilirler.
 
Bu da devletimizin bu konuya olan duyarlılığını göstererek, Milli Eğitimimiz içersinde okullarda arabuluculuk derslerinin konmasını gerektirmektedir.
 
“Elinde çekiç olan çekiçleyecek yer arar” sözünden yola çıkarak denebilir ki, “Belinde silah olan silah çekecek ortam arar”. Nitekim ülkemizdeki silah bulundurma oranı, silah kullanım ortamlarını yaratır hale gelmiştir. Bu da korkutucu boyutlara ulaşmıştır.
 
Silah bulundurmadaki amaç savunmadır. Sorumlu vatandaşın kendini savunması için devlet veriyor silahı. Devlet yurttaşını koruyamıyorsa, bu işleri yurttaşın kendisine yükleyebilir. Ama böyle bir devlet hukuk devleti olduğunu öne süremez.
 
Japonya’da bireysel silahla 1996 yılında 100 civarında şiddet olayı olmuş. Amerika’da 1997 yılında ise 10,744 olay. Amerika’da silah edinmek kolay, Japonya’da yasak. Demek ki silah bulundurmayı ve taşımayı yasalarla yasaklamak gerek.
 
O zaman yasadan ne bekliyoruz?
 
1. Mevcut Ruhsatların toplanması.
 
2. Yeni yasa düzenlemesi ile yapılması. Sürücü ehliyetinde olduğu gibi kursların açılması, ruhsat talep edenlerin (silah kullanacak kişilerin) en az 6 aylık eğitimden geçmesi, hem yazılı hem uygulamalı sınavlardan geçen ve barışçıl yapısı uzmanlar tarafından saptandıktan sonra bu kişilere ruhsatların verilmesi.
 
3. Cezaların ağırlaştırılması.
 
4. Ruhsatsız silah bulundurmanın ağır cezalarla caydırıcı hale getirilmesi.
 
5. Silahlı şiddetin önlenmesi için yeni yasaların düzenlenmesi.
 
6. Toplumun bu konuda daha duyarlı ve bilinçlenmesi ve biraraya gelebilmesi, okullarda konunun işlenmesi için “Trafik Haftası” veya “Kanser Günü” gibi 28 Eylül’ün “Bireysel Silahsızlanma Günü” ilan edilmesi, ki biz bu istemimizi başbakanlığa yazdık.
 
7. Silahlı oyunlar ve oyuncaklar çocuklara şiddeti öğretiyor. Şiddeti öğrenen birey ise sorunlarını şiddetle ve silahla çözme yoluna gider. Yasalarla bu tür şiddet öğretici ve aracı olan oyuncak tabancalar ve bu tür bilgisayar oyunlarını da yasaklamak gerekiyor.
 
8. Medyaya bu konuda düşen görev en önemlilerinden birisi. Çünkü insanlar, gençler, çocuklar en çok vakitlerini özellikle televizyon karşısında geçiriyor. Görüntülü medya her yayınını uzman kişiler veya gruplardan süzerek yayın yaparsa, dizi, film yönetmenleri de konuya uygun senaryoları ile çekimlerini yapacaklardır. Bu konuda ailelere de, çocuklarına bu oyun ve oyuncakları almamak gibi bir görev düşüyor.
 
28 Eylül 1999 gerçekleştirilen “Kitle İletişim Araçları ve Felaket Haberlerinin Kamuoyu Üzerindeki Etkileri” konulu panelde medya mensuplarının kendi öz-eleştirilerini de yaptıkları etkinlikte, sonunda ortaya çıkan önerileri şöyle sıralayabiliriz.
 
1. Silahsızlanma ya da şiddetten uzak durma ile ilgili haberlerin de rating’I yükseltecek ölçüde heyecan verici öyküler içerdiği konusunda yazılı ve göresel basının ikna edilmesi.
 
2. “Şiddet” unsurunun denetimi için önce “şiddet”in tanımlamasının çok açık bir biçimde yapılması.
 
3. RTÜK’ün sık sık yaptığı gibi, kanalları kapatma kararı yerine, kanallara “kota” uygulaması.
 
4. Bu konunun özellikle tutulan aile dizilerinde ele alınması.
 
5. Köşe yazarları arasında varılacak bir uzlaşma ile her yazarın yılda en az beş yazı yazması.
 
6. Üçüncü sayfa haberciliğinin geliştirilmesi ve bir kampanya haberciliği yapılması (haberin tüm safhalarıyla izlenmesi – bir kez yazılıp unutulmaması).
 
7. Bireysel silahsızlanma konusunda istatistiki bilgilerin sürekli izlenip, yenilenmesi ve basına bilgi verilmesi.
 
8. Elde edilen sayısal bilgiler değerlendirildirken “neredeyiz?” yerine “nereye doğru gidiyoruz?” sorusunun üzerinde durulması.
 
9. Belirli aralıklarla konuyla ilgili anketler düzenlenmesi ve yayınlanması.
 
10. Bu tür olaylarda ölen ya da yaralananların ailelerinin biraraya gelerek kamuoyu ve politikacıların dikkatini çekecek etkinlikler düzenlemesi.
 
11. Bu konuda başka bir konferans düzenlenmesi ve gazete sahiplerinin, hükümet yetkililerinin ve politikacıların da katılmasının sağlanması.
 
12. Avukatların, kriminoloji uzmanlarının ve yasa çıkarma da etkili olabilecek diğer disipinlerin temsilcilerinden oluşacak “Ulusal Silah Denetimi” adlı bir birim kurulması.
 
13. Silahlı vakaların haberlerde sunulurken özendirici olmaması.
 
14. Spor karşılaşmalarından sonra meydana gelen kazaların engellenmesi için spor takımları yöneticilerinin verdikleri demeçlerde “silah kullanımını” özendirici olmaması ve kınayan bir tutum sergilemeleri alması.
 
15. Düğünlerdeki silah atışlarının kınanması, toplumun önde gelenleri böyle bir şey yapıyorsa, teşhir edilip kınanması.
 
16. Silah ruhsatı almanın zorlaştırılması.
 
17. Basın ahlak yasasının yeniden ele alınması.
 
18. Umut Vakfı’nın “Silahı bırak!” kampanyası başlatması.
 
19. Silahsızlanma konusunda Dışişleri, İçişleri ve diğer devlet kuruluşlarından bilgi talep edilmesi.
 
20. STK’lar tarafından elbirliği ile basına ve gazete yöneticilerine baskı yapması.
 
21. Medyada kadın yöneticilerin de olmasının desteklenmesi.
 
22. TV’lerle ilgili frekans tahsislerinin yapılması. Gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması ve şiddet unsuru içeren yayınların yasaklanması.
 
23. Tüketiciler olarak reklam verenlere baskı yapılması, şiddet yayınlayan kanallara reklam verilmemesinin sağlanması.
 
24. Umut Vakfı’nın okullara yönelik bir çalışma başlatması. Silah denetimi konusunda okullarda konferanslar düzenlenmesi. Silah kültürü karşıtlığı eğitimin içine yerleştirilmelidir.
 
25. Evde silah bulundurulması gerekiyorsa kilitli bir yerde saklanmasına özendirilmesi.
 
26. Şiddet içeren yayınlara karşı yaptırımların daha etkili hale getirilmesi.
 
27. Radyolarla olumlu mesajlar verilmesi konusunda çalışmalar yapılması.
 
28. Genel yayın yönetmenlerine yönlik hizmet-içi eğitim programları düzenlenmesi.
 
29. Kampanya başarılı olup silahlar toplandığı zaman, silahların eritilip kamuya yararlı bir alanda kullanılması ve simgeleştirilmesi.
 
Silah kontrolü ile ilgili olarak Internetten alınan Irwin Black’e (Silah Kontrol Merkezi) ait bazı örnekler.
 
Silahlı şiddeti durdurmak için yapabileceğimiz şeyler
 
Siyasi Örgütlenme
 
• Silahlı şiddeti önleme konusuyla ilgili forumlara, protesto gösterine, basın toplantılarına katılın.
 
• Kendi yaşadığınız bölgede/semtte bir silah kontrolü grubu oluşturun, ya da böyle bir grup varsa ona katılın.
 
• Silahlanması kontrol altına almayı öngören bir kanun teklifi hazırlanması için imza kampanyası başlatın.
 
• Çeşitli sosyal faaliyetlerinizde silah kontrolü ile ilgili bilgi yaymaya ve bu konuyu sık sık göndeme getirmeye çalışın.
• Silahı kontrol altına almayı planlayan/destekleyen adaylar için kampanyalar düzenleyin.
 
• Çeşitli toplumsal faaliyetlerde (forumlar, seminerler, protesto gösterileri, basın toplantıları vs.) konuşmalar yapın.
 
 
Halk Eğitimi
 
• Yerel gazetelerin editörlerine bu konuya önem vermeleri gerektiği yolunda yazılar gönderin, mektuplar yazın.
 
• Kilise/camilerde, sivil toplum örgütlerinde, okullarda ve geniş toplulukların bulunduğu yerlerde evde silah bulundurmanın riskleri konusunda bilgi verici konuşmalar yapın.
 
• Silahların toplanması/iade edilmesini organize edin.
 
• Çocuklarla silahın tehlikeleri konusunda konuşun. Bir silah gördüklerinde oyuncak dahi olsa gerçek bir silahmış gibi davranmalarını öğütleyin.
 
• Semt okulları ve halk toplulukları vasıtasıyla çocuklara ulaştırılabilecek poster yarışması düzenleyin.
 
• Yerel radyolarda bu konularda talk-show’lar düzenleyin ve katılımı sağlayın.
 
• Kendi bölgenizde/semtinizde gençler arasında gönüllü olarak silaha hayır kampanyası düzenleyin.
 
• Ailenizin doktoruna, evde silah bulundurmanın riskleri/tehlikerleri konusunda hastalarını uyarıp yarmadığını sorun. Eğer uyarmıyorsa böyle bir faaliyette bulunmak isteyip estemeyeceğini sorun.
 
• Silahlı şiddet sonucu hayatını kaybedenler anısına bir Anma Faaliyet düzenleyin (örneğin ağaç dikmek, park ve bahçe temizlemek gibi).
 
• Silah satıcılarını, üreticilerini ve silahlı gösterileri protesto eden faaliyetlerde bulunun.
 
• Yerel belediyenizden silahlı şiddet sonucu hayatını kaybeden bir kişinin anısına bir Anma Günü ilan etmesini isteyin.
 
• Yerel televizyon ve radyo istasyonlarına programlar arasında okunması için duyurular dağıtın.
 
• Televizyon ve radyo programlarına halkın da katılımını sağlayıp, silahlı şiddet konusunda halka mesaj iletilmesini sağlayın.
 
• Arabanıza, evinize ve işyerinize “Silaha Hayır” etiketleri yapıştırın.
 
• Evinizin ya da işyerinizin kapısına/pencersine “Siz hoşgeldiniz, silahınız değil” etiketleri yapıştırın.
 
• Semt okullarında anlaşmazlıkların çözümü ve yaşıtlar arası arabuluculuk konularının müfredat dahilinde bulunup bulunmadığını kontrol edin. Eğer böyle birşey yoksa, müfredata dahil edilmesi için çalışmalarda bulunun.
 
Efendim, Türkiye’de silah bulundurma ve kullanımı maalesef işte bu boyutlarda. Öneriler çok. Yapılması gereken daha çok şeyler var. Bu uzun soluklu bir yol. Ama yılmadan devam etmek gerekiyor. İşte burada bu ruhla buluştuk. Konuya duyarlı sizlerle. İşte İstanbul Baro’su bireysel silahlanmaya karşı çalışma grubu oluşturmuş, bu çalışma grubu da etkinlikleri ile konuyu duyurmaya ve çözümler bulmaya başlamıştır. Bu nedenle Umut Vakfı Başkanı olarak İstanbul Barosuna ve çalışma grubuna sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
 
Silahsız, Umut dolu yarınlara diyorum efendim.
 
Teşekkür ederim.