’Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri’ Arama Toplantısı Çalışma Gruplarının Raporları ve Sonuç Bildirgesi

24 Eylül 2005

 

   UMUT VAKFI VE İSTANBUL VALİLİĞİ İŞBİRLİĞİYLE

28 Eylül Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü
‘Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri’ Arama Toplantısı
 
SONUÇ BİLDİRGESİ
Umut Vakfı ve İstanbul Valiliği işbirliği ile, 24 Eylül 2005 tarihinde yapılan ‘Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri’ Arama Toplantısı’nda, Sosyal Durum, Medya, Hukuk ve Güvenlik çalışma grupları, ülkemizdeki bireysel silahlanma sorununu farklı bakış açılarıyla değerlendirmiş, aşağıdaki görüş ve önerilerin kamuoyuna açıklanmasına karar vermiştir:
 
Kültürümüzün, şiddete ve silaha yatkınlık yaratan, şiddeti kanıksamayı doğuran ögeleri bulunmaktadır. Açık iletişim alışkanlığının olmaması, bireysel ve toplumsal güvenliğin sağlanmasından sorumlu aktörlere duyulan güven eksikliği, güvenlik güçlerinin oransız güç kullanımı, barış kültürünün tesisinden sorumlu olanların şiddet uygulayıcısı olabilme özellikleri, sorunu pekiştirmektedir.
 
Silahlanmanın önlenebilmesi ve sorun alanlarının çözümlenmesinde; toplumsal değerler, kültürel ögeler ve silahlanma nedenlerini içeren kapsamlı araştırmaları temel alan, toplumun tüm kesimlerinde tutum, davranış ve dil değişikliği yaratacak, şiddet içermeyen sorun çözme yöntemlerini, insan haklarını ve barış kültürünü hedefleyen eğitim modelleri geliştirmeli ve hızla hayata geçirmeliyiz.
 
Silahlanma sorunu toplumun tüm kesimlerince benimsenmedikçe kesin çözüm üretmenin olanaksızlığına inanıyoruz. Bu nedenle saptama, görünür kılma ve izlemeyi içeren, farkındalık yaratma amaçlı, yaygın ve yüksek sesli kampanyalar yürütmeliyiz.
 
Medyada yer alan şiddet ve bireysel silahlanma görünümlerinin çok ve çarpıcı, bu görünümlere karşı izleyici-okuyucu-dinleyiciler tarafından gösterilen tepkilerin ise yok sayılabilecek kadar az ve etkisiz oluşu; medya ve şiddet ilişkisinin demokratik kültür açısından ele alınması gereğini ortaya çıkartmaktadır. Farklı yayın politikaları ve popüler medyanın var olan durumu meşrulaştırıcı yaklaşımına karşı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ vazgeçilmez bir metindir. Bu bildirgenin yanı sıra, yurttaşların medyayı doğru algılamaları ve bilinçli konuma gelebilmeleri için ‘medya okuryazarlığı’ kavramının eğitim kurumlarının da desteğiyle tanınması, uygulanması ve yaygınlaştırılması gerekmektedir.
 
Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler bağlamında 12.02.2004 tarihli 5095 sayılı ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları İle Mühimmatının Yasadışı Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına Dair Kanun’un kabulü memnuniyet vericidir. Ayrıca Türkiye’nin 03.04.1979 tarihinde imzaladığı, ancak henüz onaylamadığı 1 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ‘Ateşli Silahların Kişiler Tarafından Alımının ve Bulundurulmasının Denetimine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ onaylanmalıdır. 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren ateşli silahların alımı, bulundurulması ve diğer ülkelere naklini belirleyen 18 Haziran 1991 tarihli 91/477/CEE sayılı AET direktifini de anımsatarak, ülkemiz yasal mevzuatının uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır.
 
Özellikle 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Yönetmeliklerle diğer yasal mevzuatımızda değişiklikler yapılmalıdır:
 
Güvenlik görevlileri dışında kimseye ‘’Taşıma Ruhsatı’’verilmemesine yönelik uzun dönemli çalışma hedeflenmelidir.
 
Kısa dönemde ‘ciddi hayati tehlike’nin varlığı halinde ruhsat verilmesi ve diğer yasal mevzuat bakımından ruhsat işlemlerinin daha katı kurallara bağlanması gereklidir.
 
Mevcut yasal düzenlemede bulunan 5 yıllık ruhsat süresi 2 yıla indirilmelidir. Bir kişiye birden fazla ruhsat verilmemelidir.
 
Bireysel silahsızlanma asıl hedef kabul edilerek, özellikle ruhsatsız silahların teslimi, edinilmesinin özendirilmemesi ve etkin pişmanlık konusunda yasal düzenlemeler geliştirilmelidir.
 
Bireysel silahlanmanın güvenlikle ilgili boyutunda; silah ruhsatı talebini azaltıcı, etkin önlemlerin ivedilikle yasal mevzuatta yer alması, ruhsatsız silahların kayıt altına alınması ve cezai müeyyidelerin arttırılması, Türkiye’yi kapsayan tek bir veri tabanının oluşturulması, taşıma ruhsatlarının kapsamının daraltılması, mümkünse bulundurmaya çevrilmesi, taşıma ruhsatının işyerinde ve işbaşında sınırlandırma koşulunun yasayla düzenlenmesi, kurusıkı silahlar ve alkollü iken silah taşımanın yasaklanmasıyla ilgili düzenlemelerin yapılması, can güvenliği ile ilgili silah talebinde ruhsat verme usulünün tartışmaya açılması, ruhsatlandırmada kişilerden istenen sağlık raporlarının sağlık kurulu raporu olarak düzenlenmesi; mutlaka kişinin öfke, kişilik, tepkisel ve ruhsal hastalığını kapsayan ayrıntılı psikolojik testlerin zorunlu hale getirilmesi ve raporun ilgili kuruma gizli olarak gönderilmesi, pratik ve teorik eğitimi kapsayan sertifika programının zorunlu hale getirilmesi, alt yaş sınırının yukarı çekilmesi, üst yaş sınırı getirilmesi, ruhsat süresi bitimini takiben 6 ay içerisinde yeniletmeyenlerin tebligata gerek kalmaksızın ruhsatlarının iptal edilmesi, yıllık mermi sayısının kısıtlanarak tüketim takibinin yapılması, ayrıca silah muhafaza ve denetimlerine ilişkin kontrol sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir.
 
Kamuoyunda benimsenmiş olan 28 Eylül tarihinin Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi önerisinin TBMM ve hükümete sunularak,
 
Ayrıca BM tarafından kabul edilmesi için gerekli girişimlerin başlatılması tavsiye olunur.
 
 UMUT VAKFI VE T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ İŞBİRLİĞİYLE
‘’TÜRKİYE’DE BİREYSEL SİLAHLANMA SORUNU: ÇÖZÜM ÖNERİLERİ’’
ARAMA TOPLANTISI
ÇALIŞMA GRUPLARI RAPORLARI
24 EYLÜL 2005
 
SOSYAL DURUM ÇALIŞMA GRUBU RAPORU
 
Silahlanma sorununa uluslararası boyut ele alınmadan bakılamaz.
Küresel ‘terörle savaş’ doktrini, uluslararası silah akışının artmasına ve silah transferlerinin denetlenmesinin gevşemesine yol açtı.
Uluslararası alanda 
  • Uluslararası silah ticareti sözleşmesinin hayata geçmesi için destek verilmeli (Türkiye destekliyor), 
  • Bölgesel ve uluslararası silah ticaretiyle ilgili ilkeler bütünü ve mekanizmalar uygulanmalı (AB ülkeleri ilkeleri), 
  • Silah satışlarında mühimmat dahil işaretleme ve izleme mekanizmaları ve ortak veri bankaları oluşturulmalıdır.
Kamusal
 
Saptamalar
  •  Silah edinme kolaylığı 
  • Silah akışı ve uluslararası silah ticareti
  • Öğretmenlerin de şiddet uygulaması
  • Güven bunalımı
  • Kamu görevlilerinin oransız güç kullanımı
  • Yeni TCK’da mala karşı suçların meşru müdafaa kapsamına alınması
Öneriler
  • Silah akışı ve uluslararası silah ticareti konusunda net bir denetim politikası oluşturulması (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bu konuda madde)
  • Silahların ve mermilerin izlenmesi ve işaretlenmesi
  • Talebin azaltılması için çalışmalar yapılması
  • Resmi kurumların dikkatinin çekilmesi ve ısrarla izlenmesi
  • Mevcut yasaların etkin olarak uygulanması
  • Siyasal parti programlarında silahsızlanma ile ilgili görüşlerin açıklıkla ifade edilmesi
  • Silah bırakmaya özendirici yöntemler geliştirilmesi
  • Sivil Toplum Kuruluşlarının yasama organı üzerinde (siyasal girdi ile) bireysel silahlanma konusunda yeni önlemler alınması girişimi
  • Kamu görevlilerinin standart uygulamaya yönelik bilinçlendirilmesi
  • Yerel özellikler dikkate alınarak ve kamusal güçleri harekete geçirerek silahlanma sorununu çözme tekniklerinin geliştirilmesi (Sağlık ocakları, ÇATOM’lar, kent konseyleri, il ve ilçe İnsan Hakları Kurulları, vb.)
  • Daha önce yapılan araştırmaların bir ortamda toplanması
  • Yaygın ve örgün eğitim seferberliği
  • Devlet’in (Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla), Birleşmiş Milletler Uluslararası Barış Kültürü ve Dünya Çocuklarını Şiddetten Esirgeme Onyılı (2000-2010) bağlamında aktif olması
Toplumsal
 
Saptamalar
  • Erkek egemen anlayış toplumda etkin 
  • Silah şiddet ögesidir.
  • Güven bunalımı/korku kültürü
  • Toplumda açık iletişim değil “suçlama-karşı suçlama-savunma” şeklinde iletişim yaygın.
  • Şehadet-feda kültürü, silah kullanımını yaygınlaştıran bir unsurdur.
  • Silahın ve şiddet kültürünün normalleşmiş olması
  • Oransız güç kullanımı yoluyla, toplumda şiddetin meşrulaştırılması
  • Şiddeti kanıksamanın doğurguları: Duyarsızlaşma, yabancılaşma, insanları nesneleştirme ve dolayısıyla öldürmenin kolaylaşması
  • Toplumda marjinalleşmiş kesimlerin, kendini savunma yolu olarak şiddete (silaha) başvurması
Öneriler
  • Silahlanmaya gerek duyulma nedenlerine dönük araştırmalar (aralıklarla sürdürülerek) yapılması
  • Dil oluşturma: “Maganda kurşunu” yerine “bireysel silahlanma sonucu” denmeli
  • “Yüksek sesli” kampanyacılık –toplumu katarak-
  • Yaygın ve örgün eğitim seferberliği:
  • Anne ve kız çocuklara özel ilgi
  • Değerler eğitimi (aile eğitimi)
  • Sağlıklı kimlik (özellikle cinsel kimlik) ve kişilik gelişimi
  • Toplumsal cinsiyet
  • Barış kültürünün öne çıkarılması; insana değer veren kültürel ögeleri geliştirecek ortamlar oluşturmak ve yöntemler geliştirmek (İnsan hakları ve barış kültürü eğitimi)
  • Alternatif (şiddet içermeyen) sorun çözme yöntemlerinin örgün/yaygın eğitimin her aşamasında sürekli, etkili, sistemli  olarak öğretilmesi; öfke yönetimi (ve duygusal zeka) ve uzlaşma stratejileri eğitimleri
  • Silahla ilgili çarpıcı istatistiklerin ve bilgilerin eğitim amaçlı kullanılması
  • Bilginin –soyut değil- eyleme dönüştürme amaçlı kullanımı
  • Toplumsal kanaat önderlerinin bilinçlendirilmesi
  • Silahlanmayı özendirici/övücü davranışları görmezden gelmeme, ifşa etme (kınama), izleme
  • Silah ile ilgili söylenceleri yeniden üretmemek
  • Üniversite gençliğinin katkısını sağlamak (iletişim fakülteleri öğrencileri görsel malzeme için yarışmalar düzenleyebilir;  hukuk fakülteleri öğrencileri dava izleyip baskı grubu oluşturabilir, vb. )
  • Silahlanmanın ekonomiye olumsuz etkilerinin vurgulanması
  • Şiddet kurbanlarının –birarada ve görünür olarak- bilinçlendirmeye katkısı
  • Sosyo-kültürel açıdan toplumun değerler haritasının çıkarılması (yerel kültürün değerlendirilip izlenmesi)
  • Barışcıl, yaratıcı, hoşgörülü eğlence kültürü oluşturulması
Bireysel
 
Saptamalar
  • Güven bunalımı
  • Değer yozlaşması
  • Kültürel alanda karmaşa
  • Yabancılaşma, nesneleştirme
Öneriler
  • Silaha gerek duyulma nedenlerinin araştırılması 
  • Talebin azaltılması
  • İnsana değer kazandıracak yöntemlerin geliştirilmesi
  • Silahsız kendini savunma yollarının bilinmesi (balkona demir koyma, vb.)
  • Silaha sahip olmanın ‘hak’ olmadığı bilincinin yaygınlaştırılması
  • Silaha sahip olmanın güven değil, risk oluşturduğu bilincinin yaygınlaştırılması
 
Katılımcılar
Prof. Dr. İpek Gürkaynak Umut Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi - Gürkaynak Yurttaşlık Enstitüsü
Dr. Mustafa Tören Yücel     Umut Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi - Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Prof. Dr. Şebnem Fincancı Korurİstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Betül ÇotuksökenMaltepe Üniversitesi
Prof. Dr. Özcan Köknelİstanbul Ticaret Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Bayhan EgeMaltepe Üniversitesi
Özlem DalkıranUluslarası Af Örgütü
Galma Jahicİstanbul Bilgi Üniversitesi
Münevver Mertoğluİl Milli Eğitim Müdürlüğü
Prof. Dr. Nilüfer NarlıBahçeşehir Üniversitesi
 
 
HUKUK ÇALIŞMA GRUBU RAPORU
            Umut Vakfı önderliğinde yıllardan beri sürdürülen çalışmalar sonucunda 28 Eylül tarihi Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmiş ve yaygın olarak benimsenmiştir. Bu nedenle TBMM ve hükümet tarafından 28 Eylül gününün Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi ve BM’ye önerilmesi benimsenmiştir.
                      2001 yılı Mayıs ayında TBB Genel Kurulu’nun aldığı tavsiye kararına uygun olarak Türkiye’de kurulu tüm baroların bireysel silahsızlanma komisyonları oluşturarak, baroların ve avukatların aktif olarak bu alanda çalışması ve meydana gelen sorunlara çözüm üretmesi yönündeki tavsiye kararının yeniden tüm barolara ve barolar birliğine anımsatılması uygun görülmüştür.
                       Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler bağlamında 12.2.2004 tarihli 5095 sayılı “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ek Ateşli silahlar, parçaları ve aksamları ile mühimmatının yasadışı üretimine ve kaçakçılığına karşı protokolün onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanununu kabul etmesi memnuniyet vericidir. Bu sözleşmenin onaylanarak iç hukukumuza kazandırılmış olması uluslararası sözleşmelere uyumluluk bakımından atılmış çok önemli bir adımdır. Sözleşmenin niteliği ve Türkiye’nin böyle bir sözleşmeye taraf olmasıyla ortaya çıkan sonuçlar yasaların olumlu yönde değişmesine etkili olacaktır.
                       Bu bağlamda Türkiye’nin onaylayacağı bir ikinci sözleşme daha vardır. 1 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe giren 28 Haziran 1978 tarihli ateşli silahların kişiler tarafından alımının ve bulundurulmasının denetimine ilişkin avrupa sözleşmesi Türkiye tarafından 3.4. 1979 tarihinde imzalanmıştır. Ancak bu sözleşme onaylanmamıştır. Bu sözleşmenin onaylanmalıdır.
            Ayrıca bu sözleşmeye paralel olarak AB bünyesinde 18 Haziran 1991 tarihli 91/477/CEE sayılı AET direktifi ile 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren Ateşli Silah alımını ve bulundurulmasını ve diğer ülkelere naklini belirleyen kurallar öngörülmüştür. Dolayısıyla hem sözleşmenin onaylanması ve bu onayın arkasından direktif hükümlerinin iç hukukta uygulanabilmesi için yasal değişikliklerin yapılması zorunludur.
            Uluslararası sözleşmeler bağlamında iç hukukun sözleşmelere uyumlu hale getirilmesi önerilmektedir.            
            Türkiye’deki mevcut Ateşli Silahlar ile ilgili 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer aletler Hakkında Kanun önerileri rapor ekindedir.            
            İlk öneri çerçevesinde anılan yasanın altıncı, yedinci maddelerinde değişiklik önerilmektedir. Anılan yasanın 6.maddesinin 1.fıkrasında yer alan düzenlemeye göre silah bulundurma ve taşıma ruhsatları süresi 5 yıldan 2 yıla indirilmiştir. Ayrıca maddede sayılan cumhurbaşkanı, başbakan gibi kişilerle bulunduklar görevler sayılmak suretiyle sayılan görevleri yerine getirilen kişiler için verilmiş ruhsat süreleri 5 yıl için geçerli olmak üzere değiştirilmiştir. Bu kişiler dahil olmak üzere diğer kişilerde dahil olarak kişilere birden fazla silah ruhsatı verilmemesi değişiklik önerisidir. Ayrıca maddede yer alan düzenlemeye göre ruhsatların renk şekil ve muhtevası ve diğer hususların yönetmelikle belirlenmesi düzenlemesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu değişikliğe göre alkol ve-veya uyuşturucu etkisindeyken silah taşınmaması, ruhsat öncesinde silah muhafazasına ilişkin kurs zorunluluğu ve bulundurma ile taşıma esnasında kilit sistemi zorunluluğu getirilmesi değişiklikleri benimsenmiştir.ayrıca ruhsat kayıtlarının merkezi sistem ile tutulması değişikliği önerilmektedir. Bir diğer değişiklik ise görevleri nedeniyle veya emekli olanlar bakımından Ateşli Silah taşıma hakkı sadece ‘ciddi hayati tehlike içersinde’ olanlara verilmesi önerilmektedir.dolayısla 7.maddede yapılan değişikliğe göre ‘meslekleri gereği tehlike içersinde oldukları valileler tarafından ciddi bulgulara dayanarak belirlenenlere taşıma veya bulundurma ruhsatı yönetmelikde belirtilen esaslar çerçevesinde verilebilir. Eğer bu ruhsat hayati tehlike sebebine dayalı taşıma ruhsatı ise, bu kişinin alabileceği silah, ayrıntıları yönetmelikde belirlenecek koruma amacına yönelik düşük kalibreli olmalıdır.’ 7.maddede önerilen bu değişiklik dışında emekli subay ve astsubaylar ve diğer ilgili kişilerle ilgili olarak düzenlenen kimlik kartlarında işlenerek gösterilmek üzere ateşli silah taşıyabilme hakkı kaldırılmakta sadece 2 yıl süre için bulundurma izin belgesi verilmesi benimsenmektedir. Bu kişilere ancak hayati tehlike içinde bulunmaları halinde taşıma ruhsatı verilebilir. Önerilen son değişiklik ise, ruhsat işlemleri bakımından harç alınmaması madde metninden çıkarılmıştır.            
            Kanunda önerilen bu değişiklikler dolaylı olarak mevcut yönetmeliğide etkileyeceğinden dolayı yasada yapılan değişiklikler çerçevesinde yönetmelik hükümleride gözden geçirilmelidir. Aslıda taşıma ruhsatı verilmesinin yasada ve yönetmelikte çıkarılması benimsenmiştir. Böylelikle güvenlik ve savunma güçlerine tanınacak silah taşıma hakkının sivillere verilmemesi önerilmektedir. Ancak böyle bir önerinin yaşama geçirilmesi ülkemiz açısından çok zor olduğu dikakte alınarak sadece altı çizilerek biligilerinize sunulmaktadır.            
            Yasada yapılması düşünülen 2.değişiklik önerisi, Kırklareli milletvekili Mehmet Kesimoğlu’na aitdir. Kanun teklifine göre 6136 sayılı yasada ek madde 1 değişikliği önerilmektedir. Bu değişikliğe göre hangi alanlara ve yerlere silahla girilemeyeceği ayrı ayrı gösterilmektedir. Bu kanun teklifi benimsenmiş olup rapora eklenmiştir. Böylelikle yönetmelikte yapılması düşünülen benzer değişiklik yerine yasada değişiklik yapılması ve silahla girilemeyecek yerlerin kanunla gösterilmesi daha doğru olacaktır.            
            Öte yandan 2421 sayılı avda ve sporda kullanılan tüfekler nişan tabancaları ve av bıçaklarının yapımı alımı satımı ve bulundurulmasına dair kanunun yeni ceza kanunun çerçeveside gözden geçirilmesi gereklidir. Ayrıca geçici ve gönüllü köy korucularının ellerinde bulundurdukları ruhsatsız silahların teslimi ve ruhsata bağlanması hakkındaki yönetmelik yürülükten kaldırılmalıdır. Bu yönetmelikte gösterilen köy korucularının ellerinde bulundurdukları silahlar teslim edilmelidir.            
            Türkiye’de yıllardan beri uygulanan panik mevzuatının yarattığı sonuçlar dikkate alınarak silahlarla ilgili cezaların arttırılması yoluyla suç işlenmesinin önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanması için bazı maddelerin Türk Ceza Kanunu hükümleri de dikkate alınarak değiştirilmesi önerilmektedir. Çünkü toplumda bu tür suçlar bakımında hapis cezasının artırımı yerine ekonomik cezaların veya benzeri tedbirlerin getirilmesi daha etkin ve caydırıcı olmaktadır. Bu görüşden hareketle 6136 sayılı yasanın 13 üncü maddesindeki ceza hükümlerinin ‘....hapis veya 100 günden az olmamak üzere adli para cezası’ şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.
           Ayrıca silahsızlanmayı teşvik etmek amacıyla 6136 sayılı yasa bakımından ek madde olarak düzenleme yapılması ve bu maddede özel bir etkin bir pişmanlık haline yer verilmesi uygun görülmüştür. Buna göre “ Hakkında takibata başlanmadan bu madde kapsamına giren ve ruhsata bağlanmamış Ateşli Silahlar ve mermiler ve bu kanun kapsamına giren diğer alet ve maddeleri yetkili makamlara teslim edenler hakkında soruşturma yapılmaz.” Böylece silahsızlnmanın sağlanmsı için süreklilik içeren etkin pişmanlık hali yasayla düzenlenmiş olmaktadır.            
            Yasa değişikliklerinin sağlanması, yasaların uluslararası sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmesi ve buna bağlı olarak mevcut yönetmeliklerin kaldırılması ve yeniden düzenlenmesi önerimizdir. Bu önerilerimiz çerçevesinde yasalara uygun çıkarılcak yönetmeliklerde denetim ve kontrol mekanizmalarının arttırılması benimsenmiştir. Örneğin sadece silahların değil ayrıca mermilerin kayıt altında tutulması özel bir önem taşımaktadır. Mermilerin tek bir seferde değil zamana yayılarak ve ihtiyaca göre verilmesi, mevcut düzenlemeye göre verilen mermi adedinin düşürülmesi ve 200’den daha aza indirilmesi, yeniden mermi talebi halinde önceki mermilerle ilgili kullanım yerlerinin, nerede ve nasıl kullanıldığının belgelenmesi veya beyan edilmesi önerilmektedir. Ayrıca kurusıkı silahlarla ilgili olarak yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır. Ruhsat almak üzere yapılan başvurular hakkında verilen doktor raporlarının uzman hastanelerden ve/veya uzman hekimlerden alınması konusunda gerekli değişiklerin yapılmasında yarar bulunmaktadır.            
            Saptanan bu önerilerin dışında 6136 sayılı kanun yerine ‘silah kanunu’ hazırlanması ve tüm yasal mevzuatın gözden geçirilerek bu alanda kanunların tekleştirilmesi benimsenmiştir.            
            Umut Vakfı mevcut yasalar ve yönetmeliklerde değişiklikler yapılmasının dışında bu konuyla ilgili yeniden yasal düzenlemelerin yapılması ve kanun önerisi hazırlanması bakımından üzerine düşen görevleri ve her alanda işbirliğini gerçekleştirmeye hazır olduğunu beyan eder.           
 
Katılımcılar 
Av. Fikret İlkizUmut Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hukuk Danışmanı
Prof. Dr. Timur DemirbaşBahçeşehir Üniversitesi
Prof. Dr. Durmuş Tezcanİstanbul Kültür Üniversitesi
Av. Abdurrahman Bayramoğluİstanbul Barosu Bireysel Silahsızlanma Komisyonu
Av. Hülya Özkanİstanbul Barosu Bireysel Silahsızlanma Komisyonu
Av. Hülya Kesimİstanbul Barosu
Av. Halim ÖzatanDedeman Holding
Av. Cezmi ErdemgilDedeman Holding
Ayhan Selçuk ÖzgençMarmara Üniversitesi
 
 

 
MEDYA ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 
Genel Değerlendirme:
Görüşmeler sırasında şu değerlendirmeler yapıldı:
Toplantıya sunulan dosyadaki RTÜK’ ün yazısında belirtilen verilere dayanılarak şu tespit yapıldı;
RTÜK’e 1 Ocak - 5 Eylül 2005 arasında gelen 39646 şikayetin ancak 3396’sının şiddet içerikli ve silahla ilgili programlara yönelik olduğu saptandı. Bunlardan da 2259’unun diziler ve haber programlarında ‘görüntülerin şiddet içermeleri’, 608’inin ‘gençlere ve çocuklara şiddet içerikli eylemleri özendiren ve öğreten yayınlar’, 231’inin ‘şiddet içerikli görüntüleri izleyenleri olumsuz yönde etkileyen yayınlar’, 80’ inin ‘vahşet ve işkence görüntüleriyle insanlara yanlış mesajlar verdiği düşünülen yayınlar’ sadece 218’inin ‘silah ve benzeri aletlerin  kullanımını gösteren programlar’ ile ilgili oluşuna dikkat çekildi.
Görüldüğü gibi 39.646 genel şikayetin % 8.5’ inin şiddetle ilgili olduğu, şiddetle ilgili olanların içinde ise  % 6.4’ ünün silahla ilgili olduğu belirlendi. Ayrıca, genel şikayetler içinde silahla ilgili olanların ise % 0.5 oranında kalışına dikkat çekildi. Bu verilerin silah sorununun kanıksandığını gösteren bir yaklaşımı sergilediği sonucuna varıldı ve bu anlayışın değiştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Bunlardan ayrı olarak aşağıdaki değerlendirme ve saptamalar belirlendi.
İnsanlar, medyadan kendilerine ve çocuklara zarar geldiğinin farkında değiller. Televizyonlarda şiddet içerikli yayınlar nedeniyle yayının durdurulmasına  tepki gösteren aile bireylerine rastlanıyor. Bunun yanı sıra en çok cinsel konularda, hatta mayo defilelerine karşı tepki gösterilmesiyle karşılaşılıyor;onlarca kişinin öldürüldüğü televizyon programlarına tepki alınmadığı da oluyor. İzleyicilerin daha çok kendi namus anlayışlarını genelleştirerek toplumda geçerli kılmak yolunda tepki gösterdikleri anlaşılıyor.
Bazı televizyonların reyting yükseltme kaygısıyla her türlü cezayı göze aldıkları ve toplumdan da karşı yönde bir baskı olmadığı gözlemleniyor. Televizyonlar savunmalarında, ticari bir kuruluş olduklarını öne sürüyorlar. Kamu yararı geri planda kalıyor.
Şiddet ve bireysel silahlanma konusunda medyanın tavrını değerlendirirken, medyada farklılıklar olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekildi.
Özel televizyon yayıncılığının, Anayasal ve yasal ortamı olmadan başlamasının olumsuz etkilerinin  günümüzde de sürdüğü ve kuralsız dönem alışkanlıklarının bazı yayın organlarında şiddet konusunda da  kendini gösterdiği, yayın ilkelerine uyma isteğinin müdahale olarak değerlendirildiği gözlemlendi.
Her yayında olduğu gibi, şiddet konusunda da medyayı değerlendirirken haber kaynağı/okur-dinleyici-izleyici/medya üçgeninin dikkate alınması ve buna göre tek sorumluluğun medyadan beklenmemesi gereği değerlendirildi.
Yayın organlarındaki denetim birimlerinin de halkın alışkanlıklarına yakın bir yaklaşımla olayları değerlendirdiği görüldü.
Özellikle çocukların gazeteden daha çok televizyondan etkilendiğinin bilimsel olarak saptandığı vurgulandı. Medyadaki şiddet görünümlerinin yalnızca çocuklar tarafından değil, yetişkinler tarafından da bütünlük içinde algılanmadığı, sadece çarpıcı görüntülerin akılda kaldığı ve özentiye yol açtığı belirtildi.
Medya - şiddet ilişkisinin demokratik kültür açısından ele alınması gerektiği, günlük yaşamın her yönünde yeni bir medya okur yazarlığı kavramının yerleştirilmesi gereği vurgulandı.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında aşağıdaki çözüm önerileri saptandı.
1.     Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ nin yayınladığı ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ’ nin bütün yayın organlarınca uygulanmasını sağlamak üzere kurumsal çalışmalar yapılmalıdır. Bildirgenin ‘gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri’ bölümünün 3. maddesinde yer alan ‘Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren, kışkırtan yayın yapamaz’ kuralının uygulanmasına özen gösterilmelidir.
2.     Gerek Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi çerçevesinde, gerek hukuksal açıdan gazetecilerin bilgilendirilmesi için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Umut Vakfı ve İstanbul Barosu ile ortak seminerler düzenlenmelidir.
3.     Pek çok ülkede olduğu gibi ilköğretimde eğitim programlarına ‘medya okur yazarlığı’ dersi konulmalıdır. Bu konudaki eğitim daha sonraki eğitim aşamalarında da sürdürülmelidir. Böylece yurttaşların medyayı doğru algılamak konusunda daha bilinçli konuma gelecekleri ve okur-izleyici-dinleyici olarak kendilerine düşen sorumlulukları özümseyecekleri düşünülmektedir.
4.     Toplumda hukukun üstünlüğü ilkesi benimsetilmelidir.Bu nedenle de kişilerin kaba kuvvetle hak alma sürecini ortadan kaldıracak hukuksal ve yargısal düzenlemeler yapılmalı ve gerekli olanaklar sağlanmalıdır.
5.     Milletvekilleri başta olmak üzere topluma örnek olması gereken kişilerin şiddet olaylarının yansımasında yalnızca medyayı suçlamaktan vazgeçip davranışlarının sorumluluklarını üstlenmelerini sağlayacak kurumsal girişimlerde bulunmalıdır.
6.     Toplumda bireysel silahlanmanın önüne geçmek üzere yapılacak çalışmaların, medyada kamu yararı spotları biçiminde (Trafik kurallarının anımsatılmasına ilişkin programlarda olduğu gibi) yayınların oluşturulması ve yaygınlaştırılması için gerekli  düzenlemelerin yapılması yoluna gidilmelidir.
7.     Medyanın toplumsal iletişim işlevinin yanı sıra yurttaşların günlük yaşam içinde karşılaştıkları  bireysel silah kullanımının özendirildiği durumlar (silahların mağazaların vitrinlerinde satış amaçlı sergilenmesi, yazılı ve görsel basında tanıtımının yapılması) önlenmelidir.
8.     Bireysel silahın yerleşim birimleri dışında kullanılması da sınırlandırılmalı, atışların yalnızca yasal poligonlarda yapılması sağlanmalıdır. Bu kuralın uygulanması için de silahlar, belirlenecek sürelerle denetimden geçirilmelidir.
Yukarıdaki değerlendirme, saptama ve çözüm önerilerimizin bir bölümünün medya ile doğrudan ilgili olmadığının ve öteki çalışma gruplarının alanına girdiğinin düşünülebileceğini dikkate alarak; bu tür konuların sonucunun medyaya yansıması ve medya tarafından değerlendirilmesinin ve yorumlanmasının yapılması bakımından ele almaya gerek gördüğümüzü belirtiriz.
Katılımcılar
Nail Güreli  Umut Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi  - Milliyet Gazetesi
Orhan Erinç      Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu Marmara Üniversitesi
Nagehan Parlakoğlu Radyo Televizyon Üst Kurulu
Tolga Korkut  Bianet
 
  
GÜVENLİK ÇALIŞMA GRUBU RAPORU
1.      Bireysel silahlanmayla ilgili etkin, acil, daraltıcı, talebi azaltıcı önlemlerin mevzuatta yer alması
2.      Ruhsatsız silahların kayıt altına alınabilmesi için acil önlemler geliştirilmesi, belirli bir süre içerisinde ruhsatsız silahlar kayda alındıktan sonra, ruhsatsız silahlarla ilgili mevzuatın ağırlaştırılması
3.      Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlerinin tek veri tabanından istifade ederek, ruhsatlandırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi
4.      Taşıma ruhsatlarının daraltılması, mümkünse bulundurmaya çevrilmesi, işyerinde-işbaşında taşıma koşulunun getirilmesi
5.      Kurusıkı tabancalarla ilgili ciddi yasal düzenlemeler getirilmesi
6.      Silahların iade edilmesiyle ilgili özendirici önlemler alınması
7.      Silahla girilmesi yasak olan alanların tekrar gözden geçirilerek, kapsamının genişletilerek, özellikle alkollü içki servisi yapan yerlerde sınırlandırmanın yapılması ve alkollü iken silah taşınmasının yasaklanması
8.      Can güvenliği ile ilgili silah talebinde ruhsat verme usulünün tartışmaya açılması
9.      Ruhsatlandırmada kişilerden istenen sağlık raporlarının psikiyatri, ortopedi, nöroloji, KBB, göz, dahiliye dallarını kapsayacak şekilde sağlık kurulu raporu olarak düzenlenmesi; mutlaka kişinin öfke, kişilik, tepkisel ve ruhsal hastalığını kapsayan ayrıntılı psikoloji testlerin zorunlu hale getirilmesi, 5 yılda bir yenilenmesi. Sağlık kurulu raporunun doğrudan ruhsat vermeye yetkili kuruma kapalı ve gizli olarak gönderilmesi
10. Ruhsatlandırmada pratik ve teorik eğitimi kapsayan sertifika programını tartışmaya açıp, geliştirip, zorunlu hale getirilmesi
11. Alt yaş sınırının yukarı çekilmesi, üst yaş sınırının getirilmesi, kişiye kayıtlı silah sayısının sınırlandırılması
12. Ruhsatlandırmada istenen harçların tartışmaya açılması
13. Ruhsat süresi bitiminde yenileme için tebligata gidilmeksizin, 6 ay sonunda ruhsatın iptal edilmesi.
14. Yıllık mermi sayısının kısıtlanması ve takibinin yapılması.
15. Silah ve mermilerinin muhafazası ve denetimlerine ilişkin kontrol mekanizmalarının oluşturulması.
 
Katılımcılar
Dr. Ayhan Akcan Umut Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi - BAPAM
Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu İstanbul Üniversitesi
Tuncay Pekin   Emniyet Genel Müdrülüğü
Yener Köksümer   
Jandarma Yüzbaşı Murat Oruç İl Jandarma Komutanlığı
Jandarma Yüzbaşı Ali Canlı  İl Jandarma Komutanlığı
Salih Kara     İl Emniyet Müdürlüğü
Ümit Erdoğan Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü
Okçin AkşitJandarma Genel Komutanlığı
Üsteğmen Abdullah Cengiz İl Jandarma Komutanlığı
Nuri KetenKağıthane  İlçe Emniyet Müdürlüğü
Faruk Atay  Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü
Savaş Akın  Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü
Okan Sönmez Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü
Mustafa AksuSarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü
H. İbrahim Çubuk   Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü
Lütfi İzci   Eyüp İlçe Emniyet Müdürlüğü
Başkomiser Melih Beştakİstanbul İl Emniyet Müdürlüğü