28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü

28 Eylül 2010
Taksim Meydanı
 
Nazire Dedeman Çağatay
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni

 
Değerli Dostlar,
 
Bugün size yüreklerinize su serpecek bir haber vermek isterdim. On yedi yıldır “Bireysel Silahlanmaya Hayır” deyişimizin nihayet hedefine ulaştığını söylemek isterdim. Ne yazık ki daha çok yolumuz var. Bu yolu birlikte katetmeliyiz. 
 
Birlikte tek ses olup “yaşama haklarını” kaybetmiş sevdiklerimiz için bizler onların yerine “Bireysel Silahlanmayı” durdurun demeliyiz.  Ailemizin, dostlarımızın, komşularımızın, sokaktaki vatandaşın, meclisteki milletvekillerinin bizi duymalarını sağlamalıyız. 
 
Duysunlar ki yeni Silah Kanun Tasarısının “varlığımızı” tehdit edecek boyutta silahlanmayı kolaylaştırıcı hükümlerini kaldırsınlar. 
 
Barışçıl ve medeni bir topluma sahip bir ülke olarak dünyada yerimizi almak istiyoruz. 
 
Ne yazık ki bu yıl Gaziantep’teki ateşli silahla yapılan düğün kutlaması sırasında damadın kendi babasını ve iki halasını öldürmesi sonrası vakfımızın telefonları yabancı basın mensupları tarafından sürekli arandığında bizler durumu açıklamakta çok zorlandık.  Olayı anlamadıklarını ve anlatmamızı istediklerini belirttiler. 
 
Yirmi birinci yüzyılda, medeni ülkeler arasına girmeye çalışırken, bunun nasıl bir adet olduğunu açıklamak inanın bizler için çok utanç vericiydi. Şiddetin en uç noktası olan silahın tek işlevi öldürmektir. Durum buyken sevinçle karşılanması gereken kutlamalarda silahın ne işe yaradığını açıklayamadık. Bu basit bir olay değildir. 
 
Bu, ülkemizdeki silah kullanım kültürünün dünyaya yansımasıdır. Bu, neden “Bireysel Silahlanmaya Hayır” dememiz gerektiğinin en büyük sebebidir. Silahın toplumsal zihniyetimizdeki yerinin ne denli çarpık olduğunun ve bir an önce düzeltilmesi gerektiğinin kanıtıdır.  
 
Türkiye’de bireysel silahlanma son derece ciddi bir sorun olarak devam ediyorsa, bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi silahı yücelten gelenekler ve kültürel özelliklerdir. Silah güvenliği asla sağlamadığı gibi, şan, şöhret ve mevki göstergesi de olamaz. Hediye olarak ise hiç tercih edilmemelidir. Çünkü verilen hediyenin anlamına bakmamız gerekir. 
 
Silah sahibi olmak, “yaşam hakkını ihlal etme” potansiyeli taşımak bakımından ancak utanç vericidir. Bu durumda sayın milletvekilleri, valiler, kaymakamlar sizlerden destek bekliyoruz. Topluma, duyarlı davranışlarınızla, örnek olmanızı bekliyoruz.  
 
Bir ülkenin en büyük kaynağı yurttaşlarıdır. Türkiye’mizin çok değerli genç, dinamik bir nüfusu var. 
 
Biliyor musunuz ki her gün,  8 değerli varlığımız bireysel silahlar ile yok olurken  2’si yaralanıyor ?, Sadece bir günde 8 değerli yurttaş ... Canımız, bir tanemiz, hayatımızın anlamı olan değerli varlıklarımızı vaktinden önce toprağa veriyoruz. 
 
Ne uğruna?... Bunca acıya, yoksunluğa değmez dostlarım! Değmez! Sizler de biliyorsunuz kaybetmenin acısını. Buna dur diyelim. “Giden gitti zaten” demeyin, geleceğimiz için, diğer çocuklarımız, torunlarımız için bu konunun takipçisi olun. Arkasını bırakmayın! Kaybettiklerimiz anısına arkada kalanlar için mücadelemizi birlikte sürdürelim. 
 
Ben mücadeleyi kendime görev edindim ve görevim gereği söylüyorum: Bu sorun hepimizin sorunu. Mücadelemize katılmak için canınızın yanmasını beklemeyin. Başımızın üzerinde dolaşan kara bireysel silahlanma bulutları bir gün sizin üzerinize yağabilir. 
 
Her yıl bireysel silahlanma yüzünden kaybettiğimiz üç bin kişi, aileleri ile birlikte on beş bin kişi bireysel silahlar yüzünden mağdur oluyor. 
 
Sayın milletvekilleri bu ağır yükleri toplumumuzun üzerinden alın diyoruz. Sevgili dostlarım sizler de mağduriyetinizi dile getirin. Söyleyin ki etrafınız öğrensin. Anlatın ki başkaları ders alsın. Birlik olun ki sesiniz gür çıksın. 
 
Bireysel silahlanmanın vahşete davet çıkarmak olduğunu duymayan kalmasın. Sesinizi yükseltin ki çocuklarımıza, gençlerimize kimse dokunamasın. 
 
Yeni silah kanun tasarısı silah edinmeyi 18 yaşına kadar indiriyor. Ülkemizde özellikle 15-25 yaş arası ölümle sonuçlanan ateşli silahlarla intihar oranı oldukça yüksektir. 
 
Risk 35 yaşa kadar devam etmektedir. 25-30 yaş arasında ise ateşli silahlarla ölümler en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Sayın milletvekilleri, bu bilgiler sizlerin de ellerinde var. O zaman göz göre göre nasıl silah edinme yaşını düşürürsünüz?
 
Kanunda tanımlanacak “görevleri gereği tehdit altında olan” kamu görevlileri haricinde görev yapanlar ile emekli olanların veya başka görevlere atananların da silah taşıma izinleri kaldırılmalıdır. Yıllarca kamu hizmetinde yer almış, silahın yol açtığı tüm vahşeti bilen kişiler dahi anlaşmazlıkların çözümünde silahlarına davranabiliyorlar. 
 
İki ay önce bir aracı kurumu basarak iki can alan, ardında ailelerini gözyaşları içinde bırakan emekli bir kamu güvenlik görevlisi gibi. Bu gibi örneklere çok rastlıyoruz.  Öyleyse, bu kanun tasarısı değişikliğini istemekte çok haklıyız demektir. 
 
Hukukun üstünlüğüne inanan, anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözümleyen nesiller yetiştirmeyi kendine ilke edinmiş vakfımızın bu uygulamaya göz yumması söz konusu olamaz. 
 
Durum emekli kamu güvenlik görevlileri için buyken, mahkumiyet almış kişilerin bir komisyonun oluru ile silah alabilmesi zihinlerimize durgunluk verecek bir uygulamadır. 
 
On beş, yirmi yıl silahla kamu hizmeti vermiş kişiler bile anlık öfkelerine yenilebilirken, sabıkası bulunan kişilerin eline silah vermek düpedüz cinayettir dostlarım. Bugün burada bulunuş amacımız “yaşam hakları” ellerinden alınan kişiler adına, onların sessizliğini dile getirmek üzere “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşünü” bir kez daha gerçekleştirmek içindir. 
 
Sevgi Yaman, Erol Postacı, Damla Karadağ, Yaşar Erkan, Muhyettin Bingöl, Ceylan Yıldırım, Aykut Alıcı , Hatice Türkoğlu, Oğuzhan Kavurmacı, Umut Önal, Alistar Grimason... ve maalesef daha niceleri. Yitirdiklerimizin ardından burada kırmızı halının üzerine ayakkabı bırakacağız. Resimlerini ve çiçekleri, onlar adına lanetlediğimiz şiddetin simgesi kan kırmızısı halının üzerine koyacağız. 
 
Toplumu oluşturan her bireyin kaybettiklerimize büyük bir özür borcu var. Ardında kalan sevdiklerine büyük bir özür borcu var. Sorumluluğunu bilen yurttaşlar olarak görevlerimizi yerine getirmeli ve “Bireysel Silahlanmaya Hayır” demeliyiz. Bu hepimizin görevi. Buraya gelerek, protestomuza katılarak yurttaşlık sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz için siz katılımcılara da çok teşekkür ederim. 
 
Silahsız bir dünya diliyorum hepinize.
 
Umut dolu yarınlara efendim...