İçişleri Bakanlığı’na Çağrı!

24 Haziran 2008

Türkiye – Almanya Maçı sonrasında kutlamaları ateşli silahlarla yaparak suç işleyenlerin tespit edilmesi ve cezalandırılması için güvenliğin sağlanması çok önemli...

Türkiye – Hırvatistan maçı öncesi, yapılan bütün uyarılara ve çağrılara rağmen, maç sonrası sevincimize kurşun sıkan, gururu utanca dönüştüren silahlı insanlar, en ilkel halleriyle, insan hayatına ve onuruna en büyük saygısızlığı göstererek ve muhtemelen bu ilkelliklerinden de gurur duyarak onlarca insanın hayatını tehdit ettiler. Attıkları kurşunlara hedef olan küçük çocukların “ne olur yapmayın” çağrılarına bile gözlerini yumdular. Attıkları “utanç” kurşunları kendilerini; çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının bedenlerini “kaza ile” hedef aldığı zaman mı anlayacaklar eşkıyalıklarının neye mal olduğunu?!

Silahlı insanlar, “Silahla kutlama olmaz! Yapmayın” uyarılarını anlayamadıklarına göre; Çarşamba günü yapılacak maç sonrası olası bir galibiyetin yine kötü bir kabusa dönüşmemesi için, Türkiye çapında güvenlik, İçişleri Bakanlığı’nın yayınlayacağı bir genelge ile Valiliklerce ve kolluk güçlerince en üst düzeyde sağlanabilir.

Umut Vakfı olarak, İçişleri Bakanlığı’nın Çarşamba günü oynanacak Almanya-Türkiye maçı sonrasında ateşli silahlarla yapılacak kutlamaların engellenmesi, bu suçu işleyenlerin ise tespit edilip cezalandırılması için güvenliğin en üst düzeyde sağlanması konusunda girişimde bulunmaları için resmi olarak çağrıda bulunduk. Bu çağrımızı yineliyoruz; çünkü, Çarşamba gününden önce tüm Türkiye çapında İçişleri Bakanlığı’nca yayınlanacak bir genelgeyle ya da Valilikler’e iletilecek bir talimatla, ateşli silahlarla kutlama yaparak suç işleyenlerin tespit edilmesi için çaba gösterilebilir, tespit edilenler ya da şüpheliler aranabilir, yakalanabilir. Kanunların belirlediği şekilde de cezalandırılabilir.

Şimdiye kadar çokca tartışılan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu (PVSK) bir kez de yurttaşların can güvenliğini sağlamak üzere kullanılabilir. Bu kanunun 9. Maddesi, suçu engellemek için önleyici aramayı düzenliyor. Kutlama atışı yaparak suç işleyenlerin kanuna uygun olarak cezalandırılmaları için öncelikle tespit edilmeleri gerekiyor. Bu nedenle arama yapma yetkisinin kolluk güçlerinde bulunması önemli. Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş’ın yorumlaması ve verdiği bilgiye göre; PVSK’nın 9. Maddesine göre; “PVSK’ya göre polis hakim kararıyla ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde valinin yazılı emriyle arama yapabiliyor.”

Yurttaşlar olarak kutlama atışları yapanları kolluk güçlerine bildirmek de önemli...

Ayrıca, silah sesleri duyduğumuzda bölgemizdeki emniyete haber vermemiz herşeyden önce yurttaşlar olarak bu soruna karşı hassas olduğumuzu ve önlem alınmasını talep ettiğimizi gösterir.

Yapılan ihbarların kolluk güçlerince ciddiye alınması ve gerekenin yapılması ise ayrıca çok önemli. Çünkü yasalara göre silahla kutlama yapmak suç. Önemli olan suçu tespit etmek ve yasaların ciddiyetle uygulanmasıdır. Ateşli silahlar kutlama atışı yapanlar “yaşam hakkımızı” tehdit ediyor ve yurttaşlar bu konuda yaptıkları bildirimlerle güveliğin sağlanmasına destek oluyorlar demektir.

Prof. Demirbaş yine belirtiyor ki; yurttaşlar olarak, yaşadığımız çevrede ateş edenleri ya da edilen yeri gördüğümüzde kolluk güçlerine haber vermemiz halinde, güvenliği sağlamakla görevli kolluk güçleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 118. madde 2 fıkrası gereğince hakim kararıyla ya da savcı kararıyla arama yapılabilirler.

Ateşli Silahla da Kurusıkı Silahla da Ateş Etmek Suç!

Türk Ceza Kanunu’nun 213. Maddesi’ ne göre;
“halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun silâhla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza, kullanılan silâhın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir”.

Ateşli silahla kutlama atışı yapmak, her şeyden önce halk arasında korku ve paniğe sebep oluyor. Bu tek başına suç. Fakat aynı zamanda etraftaki insanların ölmelerine ve yaralanmalarına da sebep olabilir. Yasalar bunu da görüyor ve kutlama atışı yapanların, eylemlerinin sonuçlarının sorumluluğunu almaları gerektiğini düşünerek, Türk Ceza Kanunu’nun 21. Maddesi’nin 2. bendi “OLASI KAST”ı düzenliyor:
“Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.”

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş’ın yorumuyla bu madde şu anlama geliyor:
"Gerçek silahla ateş edilince kanun cezalandırıyor. Ruhsatsız silah bulundurmanın bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası var, silah ister ruhsatlı olsun ister ruhsatsız ateş edilmesi sonucu birinin ölmesi ya da yaralanması durumunda olası kast sözkonusu oluyor. Birisi ateş ediyor, birinin ölebileceğini öngörüyor, ’ne olursa olsun’ diyorsa olası kast vardır. Kasten öldürmenin cezası müebbet hapis, 20-25 yıla inebilir. Bilinçli taksirle öldürmenin üç yıldan 15 yıla kadar hapis cezası var. Yaralama durumunda cezalar daha az ama onların da cezası var, kanunda bir eksiklik yok..."

Ayrıca kurusıkı silahı oyuncak zannedip, ateş etmenin sakıncası olmadığını düşünenlere de hatırlatmak gerekiyor!

Kuru sıkı silahla ateş edildiğinde Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesinin 1. fıkrası C bendinde “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçu oluşuyor. Bu suçu işleyenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılıyorlar. Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof Demirbaş, bir Ceza Hukuku Profesörü olarak diyor ki: “Halk korkuya kapıldığına göre bu hükmün uygulanması gerekir."

Elbette önemli olan, “ateşli silahla kutlama olmayacağını” yurttaşlar olarak zihinlerimize yerleştirmek... Ancak, bir “oyun” ve dolayısıyla da “eğlence” olarak Türkiye – Almanya maçını keyif ve heyecanla değil korkuyla bekler olduk...
Hıncal Uluç’a (24 Haziran 2008 tarihli Sabah Gazetesi) katılmamak mümkün mü!!!

(“Hırvat zaferi kaç cana mal olur, düşünebiliyor musunuz?..” sorusundaki “Hırvat” yerine “Alman” diyelim...)
“Alman zaferi kaç cana mal olur, düşünebiliyor musunuz?

Türkiye, yarı finale, finale çıkarsa, hele bir de Maazallah şampiyon olursa kaç masum ölür?..
Kızar mısınız bana "İnşallah eleniriz" dersem?..”

İyi haftalar,
Umut Vakfı