Kriminoloji Kitabı

Mayıs 2004
 
SUNUM
 
Nazire DEDEMAN
Umut Vakfı Kurucu Başkanı

 
Yasayla cürüm yada kabahat sayılan eylemler toplum vicdanında gerektiği gibi ahlaki kınamayla karşılanmamaktadır. Toplum bazı suçların ne kadar kurnazca işlendiğinden, suçu işleyenin ne kadar becerikli ve zeki, ne kadar soğuk kanlı olduğundan yada suça maruz kalanın ne kadar saf olduğundan bahseder haldedir. “Kabahat öldürende mi, ölende mi?” sorusunda çok açık görünen gerçek, toplum vicdanında katilin işlediği suçtan hukuka rağmen arınmış olmasıdır. Özellikle namus cinayetlerinde ve kavga neticesi işlenmiş cinayetlerde ölen hep yargılanır. Toplum, kendisi için var olan yasanın suç saydığı çoğu eylemi kınamayarak bir anlamda ‘suça ortaklık’ etmektedir. Hukukun otoritesi böylece ayaklar altına alınır.
 
Silah maalesef modern tüketim kültürünün bir parçası olarak kabul görmüş haldedir. Toplumda silahın yaygın kullanımına müsaade edilmiş olması, silahı bir yüzkarası olmaktan çıkartmış ve onu güç statüsü olarak ilan etmiştir. Silah artık keyif verici bir madde olarak toplumda rağbet görmektedir. Çoğu keyif verici madde gibi silah da bağımlılık yapar. Can sıkıntısının düzeyi arttıkça silaha karşı geliştirilen duygu yoğunluğu da artar. Artan bu talebe karşı arzın hüneri aklın sınırlarını aşmaya başlar. Ve toplum içinde yaşayan her bir birey birgün suçlu olabilir.
 
Bireysel silahlanma devam ederse ne olur? Silahla işlenen suça yöneltilen kitlesel kınama giderek daha şiddetli olur. Suçlunun eyleminin öncelikle yasaya karşı geliş olduğu zihniyeti değişir ve toplum kendine karşı işlenen suçu devletin teşvik ettiği görüşüne varır.
 
Suçlu imgesi değişir. Artık suçlu, kötü bir geçmişle yaralanmış, toplumdaki kusurlardan etkilenmiş bir birey olmaktan çıkar, ’silahlanmış her birey suçlu olabilir’ sosyal olgusu yerleşir. Suç işleme profesyonelleşir. Silahla baskı oluşturmak giderek yaygınlaşır. Gangsterler, serseriler, kent haydutları önce toplumu sonra devleti sindirmeyi hedefler hale gelirler.
 
Bireylerin silahlanmak suretiyle yaşama hakkını garantiye alma çabası, kişilerin güvenliklerini tehdit eder hale gelir. Suç kanıksanır ve daha çok silahlanmaya meyil edilir. Öyle silahlanılır ki, devlet artan suça karşı dur demeye çalıştıkça karşısında kendi sorumluluğunda olması gereken silahı bulur hale gelir. Mahkemeler hep silahı çalışır, medya hep silahı anlatır.
 
Ve Georges Picca’nın dediği gibi kriminoloji geçen yüzyılda, suça karşı savaşımdaki yetersizliklerden doğmuştur.
 
Umut Vakfı, 1993 yılında - Geleceğin teminatı olan gençlerimize Atatürk’ün izinde önderlik yapacak kişilik ve beceriler kazandırarak onları ülkemizin gelişmesine yardımcı ve insanlığa yararlı bireyler olarak yetiştirmek; kişilere hukukun üstünlüğünü benimsetip uygulamasında katkıda bulunmalarını sağlamak; önderimiz Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ anlayışından yola çıkarak, uyuşmazlıkların çözülmesinde barışçıl yolları seçmeyi yeğletmek; bu bağlamda uzlaşma (ve barışı sürdürme ve geliştirme) becerilerini bireylere öğretip benimsetmek amacıyla kuruldu. Çalışmalarımız her zaman bilimsel temellere ve kavramlara oturtuldu. İşte buradan hareketle sayın mütevellimiz, sevgili dostumuz Mustafa Tören Yücel’in Kriminoloji kitabı bizim için çok değerliydi ve böyle bir kaynağı topluma kazandırmak kaçınılmazdı.
 
Konuyla ilgili çalışan herkese ve toplumumuza hayırlı olması dileğiyle ...