Sabah Gazetesi Özlem Yılmaz Röportaj

Ağustos 2006
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı

13 yıl önce kurduğunuz Umut Vakfı ile amacınız ne idi ve bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Umut Vakfı’nın kuruluş amacı, geleceğin garantisi olan gençlerimizi hukukun üstünlüğünü benimsemiş, çevreye ve insanlığa duyarlı, uyuşmazlıkların çözümünde barışçıl yolları yeğleyen, yurttaş olma bilincine sahip demokratik bireyler olarak yetiştirmektir.
 
Bu amaca ulaşmanın yollarından biri olarak toplumumuzdaki bireysel silahlanma sorunu hakkında çözüm üretmeyi ve toplumu bu konuda bilinçlendirmeyi öncelikli hedeflerimizden biri olarak belirledik.
 
Umut Vakfı bireysel silahsızlanma konusuyla ilgili çalışmaya başladığında “bireysel silahlanma” diye bir kavramın varlığı bile söz konusu değildi. Bugün “bireysel silahlanma” bir kavram haline geldi ve toplumumuzun önemli bir sorunu olduğu kabul edildi. Yalnızca bu gelişme bile çok önemlidir.
 
Bugün Türkiye’de bireysel silahlanmaya karşı mücadeleyi başlatan Umut Vakfı’dır ve farklı kesimlerden destek almaktadır. Bugün Artık Türkiye’de bireysel silahlanmayla mücadele etmeye başlamış başka sivil toplum örgütleri de mevcuttur ve siyasilerimiz de bu sorunun ciddiyetinin farkına varmışlardır. Umut Vakfı’nın bireysel silahsızlanma konusunda başlattığı bu çalışmaların topluma yayılması ve kabul görmesi umut verici ve önemli bir gelişmedir.
 
Bundan 10 yıl kadar önce, Türkiye’nin gündem maddelerinden biri, futbol maçları sonrasında yaşanan ölüm olaylarıydı. Vakfımızın çabaları ile, sporda “şiddete dur” demeyi başardık, stadyumlarda, küfür ve şiddet olayları kesildi, artık sadece münferit olaylar olarak bahsediliyor bu olaylardan.
 
Şu anda Reklam Yaratıcıları Derneği ve Hollanda Konsolosluğunun işbirliği ile yürütmekte olduğumuz  “Bireysel Silahlanmaya Hayır” tanıtım kampanyası ile, düğünlerde meydana gelen bu üzücü olayların önünün alınabileceğine inanıyoruz.
 
Son günlerde hızla artan silahla yaralama, öldürme gibi şiddet olayları karşısında ne düşünüyorsunuz?
Ülkemizde ateşli silahlarla ölüm ve yaralama olayları sürekli ve sıklıkla yaşanıyor. Son dönemde arka arkaya yaşanan talihsiz ve acı olaylar bu sorunu bir kez daha toplumun gündemine getirdi. Son günlerde meydana gelen bu artışın nedeni silahın artık ne yazık ki trafik, işsizlik, terör gibi bir sosyal yara hainle gelmesidir. Verilerimize göre her üç evden birinde silah mevcut ve bu silah o ailelerinde intihar, cinayet işleme, cinayete kurban gitme, yaralama, yaralanma veya kaza gibi nedenlerle canını yakmış. Bu veri, silah damgalanmasının ne derece sert ve Türkiye’de onarılmasının çok zor olduğunu gösteriyor. 
 
Fakat belirtmeliyim ki bireysel silahlanma sorunu Umut Vakfı’nın her zaman gündeminde. Çünkü dünyada yılda ortalama 300 bin kişi savaşlarda hayatını kaybederken; barışın hüküm sürdüğü bölgelerde ateşli silahlarla yaşanan cinayetler, kazalar ve intiharlarla yılda ortalama 200 bin kişi hayatını kaybediyor. Türkiye’de ise bu rakam yılda ortalama 3 bin kişidir. 
 
Bireysel silahlanmanın görünür ve görünmez nedenleri vardır. Görünür nedenleri; can güvenliği – ki bu neden silah ruhsatına başvuruda en fazla gösterilen nedendir-, meslek gereği, merak/hobi, evde bulunsun, avcılık-atıcılık, hatıradır. Görünmez nedenlerin başında ise, bireyin kendine, ailesine, topluma ve kolluk güçlerine karşı geliştirdiği güvensizlik gelir. Güvensizlik korku yaratır. Hissedilen bu korku ve güvensizliğin yanı sıra silah Türkiye’de güç simgesi olarak ve “at, avrat,silah” deyiminden de anlaşılacağı üzere geleneksel bir simge olarak kabul görüyor. Bir şiddet toplumuna dönüşmemizde bu faktörlerin önemli rol oynadığına inanıyorum.
 
Silahla öldürme vakalarının sayıca bu kadar artması karşısında günlük hayatta beliren sıradanlaşma tehlikesine ne diyorsunuz?
Evet, haklısınız o kadar sık olay yaşanıyor ki artık kaybettiklerimiz sadece bir sayı olarak ifade ediliyor ve bir noktadan sonra da onların birer birey olduğu, birer anne-baba, evlat, öğrenci, öğretmen, işçi, çifti olduğu unutuluyor. Bu durumu hızlı yaşanmak zorunda olan günümüzde insanların duyarsızlıklarını kaybetmiş olmalarına bağlıyorum ben. Ateş düştüğü yeri yakar diye bir laf vardır, bu tip kayıplarda kayba uğrayan “öteki” olduğu için biraz üzülüp olayı ve nedenleri unutma eğilimdeyiz insan olarak. Ama “ötekilerle” empati kurmayı başarabildiğimiz ölçüde, bu tip olayların unutulmayacağına ve sorunun çözüleceğine de inanıyorum.
 
Bireysel silahların kullanımı sebebiyle nice aileler tarifsiz acıları yaşıyor ve nice yurttaşımız yaralanıyor, hayatını kaybediyor. Toplumumuz, bireysel silahlanmanın ne denli tehlikeli bir sorun olduğunun farkına varmak ve çözüm konusundaki mücadelelere katılmak zorundadır. En önemli görevler ise ülkemizin siyasilerine düşüyor. Siyasilerimizden beklediğimiz davranış biçimi elbette mevcut silahlarını bırakarak, silah kullanımının tehlikesine dikkat çekmeleridir. Ülkemizin muhtelif illerinde, birçok yurttaşımızın hayatını kaybettiği veya yaralandığı silahlı kutlamalar yaşanıyor. Milletvekillerimiz tarafından insan hayatının bu denli kıymetsiz olmadığı, silahlı kutlamaların yasaklanması ve her türlü güvenlik önleminin alınması gerektiği, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının ve doğru uygulanmasının önemine dikkat çeken mesajların verilmesi ve bu yönde çalışılması çok önemlidir.
 
Günümüzde liseler, hatta ortaokullardan bile silah sesleri yükseliyor. Silah bulunamadığında bıçaklar çekilip, gencecik çocuklar ölüme yollanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz ve okullardaki bu cinayet ve yaralama vakalarının önüne sizce nasıl geçilebilir?
Silahlanmanın en vahim noktası bizce silahın gençlerin eline geçmesi ve yeterli olgunluğa erişmemiş bu kişiler tarafından kullanılması, bunların yol açtığı suçlar ve soygun olaylarındaki artışlardır…
Bu büyük ölçüde kitle iletişim araçlarına, özellikle televizyona bağlı. Çocuklar vakitlerinin çoğunu televizyon başında geçiriyorlar. Yani okuyan bir nesil değil, izleyen bir nesil yetişiyor ve izlediklerini model alarak taklit ediyorlar. Şiddet içerikli çizgi filmler ve diziler çocuklar üzerinde çok etkili oluyor. Ayrıca ebeveynler, eğiticiler ve diğer büyükler de bunda çok etkili. Aile içinde şiddeti yaşayan, okulda arkadaş ve öğretmenlerinden şiddet gören ve televizyonda büyüklerinin kavga ettiğini gören çocuk tabii ki şiddeti öğreniyor. Tüm bunların yerine iyi rol model olabilecek kişilere ihtiyacımız var. Medyanın özellikle örnek gösterme konusunda daha etkin çalışmalar yapması gerektiğine inanıyorum. Çocuklarımızın “kahramanlara” zekâlarıyla, incelikleriyle, olgunluklarıyla kendilerine model alacakları kahramanlara ihtiyaçları var.
 
Öte yandan milletvekillerinin de silahlarını gururla gösterdikleri, hatta havaya ateş ettikleri görüntüler sık sık medyaya yansıyor. Bu görüntülere tepkiniz ne oluyor?
Bu görüntüler silahı moda haline getirmektedir. Bizim bu soruna yönelik gerçekleştirdiğimiz etkinlikler, tüm topluma ve kamuoyuna yönelik. Elbette, sanatçılar, siyasetçiler, işadamları gibi kanaat önderlerini, yani topluma örnek olan kişileri her zaman şiddet gösterilerinden uzak durmaya ve bireysel silahlarından arınmaya davet ettik. Özellikle yönelimimiz milletvekillerine yöneliktir. Onlar, bizlerin vekilleri, bizim temsilcimiz olarak meclise gittiklerinde ilk işleri silahlarını almak oluyor. Oysa ki, topluma örnek olmaları onların öncelikli görevi. Görevlerine başlarken hemen silahlanmaları ve daha sonra da silah sahibi olmakla övünüp havaya ateş etmeleri, “Türk kültüründe silah önemlidir” gibi açıklamalar yapmalar elbette topluma iyi örnek değil. Bunun da ötesinde ruhsat alımlarını ve ilgili koşulları daha da zorlaştırarak şiddeti biraz olsun hayatımızdan uzaklaştırmalarını bekliyoruz. Silahlanarak daha da pekiştirmelerini değil...
 
Ama gene de son günlerde yaşanan olayların ışığında baktığımız zaman, bir kısım Milletvekillerinin silahsızlanma çağrısında bulunduklarını görüyoruz. Memnuniyet verici olarak nitelendirdiğimiz bu çağrıya tüm Milletvekillerinin uymasını temenni ediyoruz.
 
Düğünlerde, maçlarda ve asker uğurlamalarında da seken bir kurşun sonucu yaşamını yitirenlerin sayısı oldukça fazla. Sizce bireysel silahlanmanın nedenleri nedir? Hangi korkular, insanları silahla dost olmaya itmektedir?
En önemli neden etkilenme. Bilmeden, gerçekle ilgisiz bir şekilde silahın mal ve can güvenliğini sağlayacağı düşüncesiyle hareket etme ve kolay yasal mevzuat tabi ki… Oysa ki silah, insanı ve malını korumuyor. Hiç alakasız ve hiç düşünmediği yakınları ve masumları öldürüyor. Çocukları, karısını, komşusunu, yakını, tanıdık, bildik ve bazen canı ciğeri olan kişileri. Bu durumlar, tamamen çıplak çaresiz ve insanın genetiğine bile işlenen kalıcı acılara görüntülere travmalara yol açıyor… Şu anki Filistin ve Irak topraklarında ki görüntülere, manzaralara… Burada baş rollerde insanın kendisi var. Oysa ki tek kolaylaştırıcı olan silahın unutulması sanki o değilmiş gibi..
 
Silah edinmenin yasal gerekçeleri dışında silahı kullanma nedenleri : (1) Kontrol edilemeyen ilkel güdü, (2) Toplumda rağbet görme isteği, (3) Erkeklik simgesi, (4) Güç simgesi, (5) İletişim kurmakta zorluk, (6) Geri kalmış alt kültür, (7) Yanlış eğitim, (8) Moda
 
Silahla dost olmak diye bir kavram olduğuna da inanmıyoruz. Kuşkusuz siz ironik anlamda kullandınız bu lafı ama silah kimsenin, sahibinin bile dostu değildir. Yapılan araştırmalar evde bulundurulan silahın evde yaşayanlara karşı kullanma olasılığının yabancı birine karşı kullanımından 3 kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Eve yönelmiş bir namluyu da dost olarak nitelendirmek bizce mümkün değil…
 
Ülkemizde adalet kavramının yeterince uygulanmadığı şeklinde bir inanç da var. Çocukları öldürülen anne ve babalar, ‘Katilin cezasını biz vereceğiz’ diyebiliyor. Ya da feryat figan ‘Adalet nerede?’ diye sorabiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tamamen çaresizlikten aslında. Asıl suçlulardan birinin silah edinmeyi ve bulundurmayı kolaylaştıran yasalar, silah kullanımına cevaz veren, silahı özendirenler olduğunu unutuyorlar. Yeni yürürlüğe girmiş olan Ceza Muhakeme Yasası ile yargılama süreleri önemli ölçüde azaldı ve verilen cezalar, kamu vicdanını tatmin edecek derecede arttırıldı. Eskiden kaza sonucu, taksirle ölüme sebebiyet verenler 2 yıl ceza alırken yeni Türk Ceza Kanununa olası kast hükmü eklenmesi ile bu cezaların 20-25 yıla kadar çıkabilmesi mümkün hale geldi. Yeni düzenlemeler sonrasında ailelerin “adalet” konusunda kuşkuları olmayacağını düşünüyorum.
 
Devletlerin savaşa yeşil ışık yakmaları ve silahlanmaları sizce bireysel silahlanma isteğine katkıda bulunuyor mu?
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyadaki tüm hafif silahların %60’ı sivillerin elinde. Yani bireysel silahlanma devletlerin silahlanmasından daha vahim bir tablo çizmektedir. Brezilyalı bir sivil toplum kuruluşu olan Viva Rio’nun beyanına göre Brezilya’da her yıl bir Vietnam yaşanmaktadır. Vietnam’da beş sene içerisinde hayatlarını kaybedenlerin sayısı ile bir yılda bireysel silahlanma nedeniyle Brezilya’da ölenlerin sayısı eşit.  Dünya’da her yıl 500.000 kişi ateşli silahlarla hayatını kaybetmektedir. Bunların 300.000’i savaşlarda 200.000’i ise barışın hüküm sürdüğüne inandığımız savaşsız bölgelerde hayatını kaybetmektedir. Buradan anlaşılan şu olmalıdır: Devletlerin silahlanması barış ortamını tehdit etmektedir ancak savaş öncesi ve sonrasında bu bölgelerde bireysel silahlanmanın çok yoğunlaştığı, bölgenin bir hukuk devleti olma özelliğini yitirdiği dikkat çekicidir. Umut Vakfı bu bilinçle hareket ederek savaşların önlenmesi için bireysel silahlanmanın önünü kesmek üzere faaliyet gösterirken aslında devletlerin silahlanmasına zemin teşkil eden bir sebebi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Ayrıca bu durum tamamen yasa meselesidir. Silahlı kuvvetleri çok güçlü olan devletlerde sivil silah bulunmadığı veya tam tersi de geçerlidir.
 
“Bireysel silahlanma”nın önüne geçilemediği taktirde Türkiye’yi nasıl bir tablo beklemektedir?
Eğer önümüzdeki yıllarda konu ile ilgili acil önlem alınmazsa,korkarım ki,  ABD,Avustralya ve İngiltere’de olduğu gibi bir gencimiz evinden babasına ait silahı alacak ve hiç beklemediğimiz bir katliama yol açacak.
 
Ayrıca silah ve taklit silahla yaşanan soygunlar artarak katlanarak günlük hayatımızı düzenimizi tehdit eder duruma getirecektir. Bunlar afaki görüşler değil, bizim silah verilerimize ve ekonomik özelliklerimize benzer verileri olan ülkeler yaşadı halen de yaşanıyor. Biz, şu anda Arjantin ve Brezilya’nın on yıl önce yaşadığı dönemden geçiyoruz. Ve en büyük dileğimiz, iş içten geçmeden o ülkelerin bugünkü durumlarına gelmeden önlemlerin alınması.
 
Çözüm önerileriniz nelerdir?
 
 
Şiddet her şeyden önce bir toplumsal sorundur ve insanları silahlanmaya yönelten toplumsal, ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Silah yalnızca bir “şiddet” aracıdır ve “öldürmeye” yarar. Başka da bir işlevi yoktur ve insanların da bunu idrak etmeleri gerekir.
 
Bireysel silahlanma sorununa çözüm konusunda iş büyük ölçüde bu toplumu oluşturan bireylere ve tabii ki yasa yapıcıya düşüyor. Her şeyden önce 6136 sayılı Ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkındaki kanunun ve ilgili yönetmeliklerinin, çağdaş ülkelerin ilgili yasaları göz önünde bulundurularak düzenlenmesi ve cezaların caydırıcı hale getirilmesi gerekiyor.
 
Diğer temel görevimiz ise, hak ve sorumluluklarını bilen ve uygulayan bilinçli ve duyarlı yurttaşların yetişebilmesi için Milli Eğitim bakanlığı’nın müfredatında “Bilinçli Yurttaş Olma” derslerinin yer alması gerekiyor.
 
Tabii bu konuda en temel görev ailelere, ebeveynlere de düşüyor. Anne ve babalar öncelikli olarak çocuklarına, sorunlarını çatışarak değil, barışçıl yollarla çözebileceklerini öğretmeleri lazım. Gençler “güç uyguladığı zaman güçlü olacağı” fikrini edinmemeleri, tam aksine “barışçıl olmak, insan olmanın gereğidir” düşüncesini özümsemeliler.
 
Kısaca toparlayacak olursak bizim çözüm önerilerimiz;
 
1. Silah edinme alt yaş sınırının 25’e yükseltilmesi,
2. Alkollü veya uyuşturucu madde etkisindeyken silah taşınması durumunda ruhsatın iptal edilmesi 
3. Türkiye’de insanlar en çok  “can güvenliği” iddiasıyla silah talep ediyorlar. Oysa, silah talep eden insanların can güvenlikleri tehdit altındaysa  bunu ispat etmeleri gerekir. 
5. Silah ruhsatlandırmasında son derece ciddi sağlık muayenesi yapılmalıdır.
6. Ruhsatsız silah ile yakalananların ceza indiriminden yararlanmadan hapislikle cezalandırılması gerekir.
7. Bilinçli ve güvenli silah kullanımı sertifika programı gibi aslında acil, basit, hemen herkesin kabul edebileceği ve kısa zamanda uygulanabilecek önlemlerin alınması gerekir.
8. Evde bulundurulan ruhsatlı silahların kilitli kasalarda ve demonte vaziyette bulundurulması
9. Belli bir yaşı geçen kişilerin silah ruhsatlarının iptali
10.Silahları devretmenin zorlaştırılmasıdır.